Üye Girişi
Şifremi Hatırlat Şifremi Hatırlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

Konya - BozkırKonya - Bozkır
KARABAYIRKARABAYIR
KöyüKöyü
wwwwww
.bozkirkarabayirkoyu..bozkirkarabayirkoyu.
comcom

Basın Bülteni Basın Bülteni

Dernek
Dernek Logosu Dernek Logosu



ALIÇLI BOĞAZDAKİ GEVENLER

ALIÇLI BOĞAZDAKİ GEVENLER


defa gösterilmiştir

                                


                          
                    
                          ALIÇLI BOĞAZDAKİ GEVENLER

              Çetin geçen kış mevsiminin ardından ilk cemre havaya düşmüş;
hala soğuk kendini derin derin hissettirmekte...  Üst üste yağan kar  bir metreyi geçmişti. İkinci cemre suya düşmüş;  karla karışık sulu sepken yağmakta...  Esen boz yel güney cephelerde  karları kısmen eritmiş; eriyen kar dereleri coşturmuştur.  Kış mevsimi çokları azaltmış, azları bitirmiştir. Her bir evde on-on beş davar, iki inek, düğe, dana, öküz, eşek derken ortalama 20 baş mal bulunmakta...  Güzden stoklanan, saman azalmış, gazeller ve yapraklı çalılar bitmiştir. Hayvanların yayla ya gitmesine daha  iki aylık bir zaman vardır.  Köyün ileri gelen kadınları çeşme başında konuşmakta " ne yapalım komşular geven zamanı  geldin mi?  uşakları göndersek  karın kalktığı yerlerden geven kazılır mı"?  diye  söz ederler.  İçlerinde gün görmüş olan Ali Çavuş?un hanımı "vakit geldi gayri komşular cemilelerde geven kazılır. Gönderin çocukları, başlarında çoban  olarak ben giderim" der. Bunu duyan Sıdıka Abıla "durmayın komşular geven berekettir. Hayvanları iyi besler, iştahını artırır sütünü  çoğaltır, etini lezzetlendirir. Yaylanın geveni olmadan bu mallar doymaz." der. Bunu duyan köylü kadınlar benim oğlan da gitsin, benim kız da gitsin diyerek kavil kurarlar.  Eşeklerin urganları, semerleri  ve yemleri hazırlanır. Azıklar katılır akşamdan.   Gecenin on iki sinde her evden bir kandil yanar.  Kız Aslantaş'lı ne durun, haydi, Leyla gelin, Bediş Kızı, Ayşe Gelin, Emiş Gelin, Kübra Gelin, Naziye Gelin, Kız Hoca köylü, Müslime Gelin  ne durursun haydi yola çıkıyoruz diye.  Herkes birbirini uyandırmıştır.  Yola çıkarılacak  çocuklar  yarı uykulu vaziyette giydirilir,  kuşatılır.
Her birinin  başında  allı yeşilli poşular bağlanır.  Bu  çocuklar içinde  Mahmud?un Mehmed'in Mehri, İhsan?ın Elif ve Cemal,  Mehmet Çavuş?un Leyla ve Yunus,  Koca Mehmet?in  Abdurrahman,  Musa  Dayı?nın Fatma ve Bekir, Ismahan Gelin?in Şevki ve Gülkadın, Hasniccenin İsmail oğlan, İbrahim Hoca?nın Tahsin oğlan.  İbrahim Dayı?nın  her iki eşi, daha bir çokları,  tabi başlarında Ali Çavuş hanımı toplamda 18 kişi ve 18 eşek olmuştur.  Gecenin üçünde kervan yola çıkar.  Yolcuların elinde  bir el feneri dahi yoktur. Hava hafiften yağmur, bazen  kar çiselemekte...  Uğurlayanlar korkmayın çocuklar hava ıldıza çevirdi gayri  yağış pek yok derler.   Patika yollar  karlı, kar olmayan yerlerin bir kısmı çakıllı - taşlı, bir kısmı  çamurludur.   Gevene giden yalnız bu insanlar değil, Yunuslu dan başlarında Yörük Kızı olmak üzere, Huri kızı, Urgancının büyük gelin, Sarı Kız, Bayram Ağanın  gelinleri,  Aslantaş'lı, Mühtü'nün hanımı, 
Ekizin kızları, Kozağaçlı, Kara Ahmet?ın hanımı ve adını unuttuğumuz daha başka kimseler 15 eşekle  yola çıkmışlardır.  Aynı şekilde  Kovanlık ve  Soğucak köylüleri  günler öncesinden başlamışlardır geven işine. Yolda  kervanlar bir birine karışır.  Yolcular bir taraftan soğuk ve yağmur-karla uğraşırken diğer taraftan çok korkmaktadırlar, onun için birbirlerini yakın takip etmekteler. Kimisi hayvanlara biniyor, kimisi yayan yürüyor.  İçlerinde büyük bir erkek yoktur. Bu duruma Yunusludan  Askerin Kızı  bir  çare bulmuştur.  Yolculardan az irice olan kız çocuğunun kazmasını omzuna vermiş, "Musa Dayı!  daha yolumuz var mı"? diye  seslenmektedir.  Taşlı çamurlu yollardan, küçük büyük derelerden, bir metreyi aşan karlı  yollardan aşılır. 1800 metre rakımlı tepelerde kurulu yaylaya varılır.             

               Sabah ezanı vakti  Kuru Dere Yamaçları?na, Meydancık Düzü?ne  yayılır uşaklar.   Yunuslu uşakları  Armutlu Tümek,  Bayla Sırtları?na  doğru dağılırlar.  Ancak kar  henüz kalkmadığından  tepelerin güney tarafları tercih edilmektedir. Biraz daha iş bilenler  Kıble Pınarı, Çamurluk Sırtları  ve Alıçlı Boğaz?a kadar uzanırlar. Bu yörenin her tarafında güzel gevenler vardır. Ama Alıçlı Boğaz?ın gevenleri başkadır. Daha iri, daha köklü ve kazması daha kolaydır. Tüm kervancıların hedefinde  Alıçlı Boğaz gevenleri vardır.  Gevenler kazma ile yirmi santim kazılır, el bıçkısı  ile  kökünden kesilir.  Toplanan gevenler yığın yapılır.  Yakılan ateşte gevenlerin dikenleri ütülür. Simsiyah olur gevenler.  Yükünü yetiremeyen Gülkadın Kız dayısının kızı Fatma'dan yardım ister. Bunu duyan dayı kızı gelir ona yardımcı olur, yükünü yetiriverir.  Zeminin ıslak olması nedeniyle bir türlü ateş yakamazlar, tek çare olarak ellerindeki kazmanın sapını kırarak talaş elde ederler. Bu talaşla ateş yakarak  gevenleri üterler. Öğle vakti herkes ağzını çözer, ikişer üçer oturarak birlikte yemeklerini yerler. Bu yolcuların azıklarında genellikle yufka ekmek yanında tarhana kavurması,  ekmek övmesi, un helvası, kaygana, şalga pilavı, kabaklı, topla pişmiş yumurta?kumpir bulunur.  Bu dağ başında  karınlarını doyurdukları için  Yaradan?a bin bir şükür ederler.

                  Öğleden sonra  gevenler yığın yapılır eşeklere yüklenir. Eşek yüklerken bir birlerine yardım ederler.  Öğleden sonra saat iki sularında kervanlar köye doğru yol alır.  Kara kaçanların  yükü ağır, yolu uzundur. Ama çare yok, onlardan  başka kim taşır bu yükleri.  Yolda kiminin yükü yıkılır, kimi ara sıra dinlenir.  Yine de kervancılar birbirlerinden kopmamaya gayret gösterirler.  Bunlardan  Gök Oğlan'ın kızı  Fatma Abıla'nın  eşeği yıkılmıştır. Karabayır?dan bazı yolcular  ona yardımcı olur.  Ancak Abıla bize bir türkü söyleyeceksin diye pazarlık ederler . Fatma Abıla bir türkü  söyler:  Karşı ki yaylanın cılga yolları. Çağlayıp gider dere suları.  Bize mesken oldu gurbet elleri, Soldu mu yar ömrümüzün gülleri. Suna gelin ağlama, Suna boylum ağlama, Derdi güzel ağlama. İçli söylenen bu ses dağlardan, koyaklara yankılanıp gider. Sıra ile türkü söyler köylü kadınlar.  Gün ortasında  yumuşayan hava gittikçe sertleşmekte bir taraftan da  kar çiselemektedir. Yolcular  bir an önce köye vasıl olmak için birbirleriyle  yarış halindedir.  Kar yağışı  yoğunluğunu artırmakta,  rüzgar fırtına şeklinde  önlerinden esmektedir.   En önde Musa Dayı?nın katırı Midilli vardır. Midilli ufak tefektir ancak bütün eşeklerden daha güçlüdür. Diğer eşekler  Midilli?nin arkasından yol almakta zorlanırlar. Kervan  Kuz Dağı?nın Isırgan mevkiine gelince   fırtına daha da şiddetlenir.  Yolcular boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalır.  Midilli durmuştur. Gitmez gayri öteye. Haydi Midilli, gayret Midilli  ne çare Midilli harap ve bitap  halde  yerinde kala kalmıştır.  Eşeklerden bazıları atarlar yükü belen başında.  Yağan kar eski karın üstüne 20 santimi bulmuştur. Fırtına  şiddetini artırmaktadır.  Kervan içerisinde tecrübeli kadınlardan Naciye Kadın "anam bundan gayri  yüklerle  gidemeyiz. Yükleri yıkalım kendimizi kurtaralım." diye bağırır. Bu durumu daha önce fark eden Yunuslu uşakları yollarını Nura Oluğundan  Kovanlık üzerine yönlendirip buradan köylerine ulaşırlar. Köyde  kadınlar çığlık çığlığa bağırmaktadırlar. "Ah kuzularımız nerde kaldı. Bu kışta kıyamette" diye. Mümine Kız ağlamaklı bir sesle:  "Ay ana! bir  kuzuyu nasıl saldın bu kışta dağ başına?" diye ünler.  Diğer yandan  halası?na giderek: "Ay hala! sen nasıl saldın altı oğlanın bir bacısını bu havada?" diye  feryadı figan eder.  Yükleri yıkılan eşekler ipten salınmış dana çabukluğuyla köy yoluna koşmaya başlarlar. Yıkılan yükler yol kenarına istiflenir, üstlerine ağır kayalar vurulur. Ancak bunlardan bazıları  duramaz bu yamaçlarda. Fırtınanın etkisiyle Düden Seki?sinden aşağıdaki Kılıç Dere Boğazı?na doğru yol alır.  Yolcular  yükleri düşünmez artık,  bir an önce köye ulaşmaya çalışırlar.  Akşam ezanı okunurken  köye varılır.  Her aile çocuklarına kavuştuklarına şükür ederler. Sesler birbirine karışır. Sevinç gözyaşları  döker insanlar.  Ertesi gün kar yağışı kesilir. Hava güneş açar.  Öğleden önce eşekler tekrar hazırlanır.  Kimisi Isırgan Başı?ndan kimisi Kılıç Dere Boğazı?ndan yüklerini sararıp  götürürler evlerine. Eve gelen gevenler meşe kütükleri  üzerinde tahralarla 4-5 santim uzunluğunda kıyılır. Yem olur aç hayvanlara. Köyümüz insanı gevenine kavuşmuştur. Ama büyük bir tehlike atlatılmıştır. Bir kaç gün durulur yeni geven seferleri başlar.  Ta ki bahar gelip yaylaya göçülünceye kadar. Zahmeti ağır, çilesi çoktur  geven  yolculuğunun.  Ne çare ki bu  çile asırlar boyu yörede yaşayan tüm aşiretlerin ve atalarımızın  kaderi olmuştur.

Bu hikaye 1956 yılı Mart ayı başında
Bozkır İlçesi Karabayır Köyünde yaşanmıştır.

Kaynak Kişi:
Musa Kızı 
Fatma Şen
Yazan:
Mustafa Şen
 28.01.2014
Selçuklu/Konya

         

YORUM GÖNDERYORUM GÖNDER
  Adınız Soyadınız :
  Mesajınız :
Not : Lütfen küçük harf kullanınız. Maksimum 500 karakter

Önemli Not : Gönderilen mesajlar sistem tarafından kayıt altına alınmakta olup site yöneticileri tarafından görülmektedir. Lütfen bu hususa dikkat edelim ve başkalarını rahatsız edici mesajlar göndermeyelim.
Sayfa Üretim süresi :0,3906

© 2011 bozkirkarabayirkoyu.com
Karabayır Köyü Web Portalı http://www.bozkirkarabayirkoyu.com

Tam Ekran